Ahmed Arif’in iç sızlatan otuz üç kurşun şiirine vesile olmuş
talihsiz toplu cinayeti hatırlatan bir vahşet yaşadık 29 aralık 2011 de şırnak'ta. Savaşın, yok
etmenin türlü şekillerinin insanlık tarafından nasıl bu kadar rahat
taşınabildiğine inanamıyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin kara lekelerle
dolu, Sünni-türk şekillendirmeye dayalı, ötekini reddeden çok kirli bir
tarihi var. Son dönemlerde, Dersim olayları, Maraş olayları, Ermeni
olayları derken birçok insanda ezer bozuldu sanıyordum. Popüler medyaya
sihirli bir değnek dokunmuşçasına bir geçmişle yüzleşme başlamıştı.
Enteresan gelişmelerdi bunlar. Dikkat ederseniz hepsi de “olaylar”
olarak adlandırılıyor. olaylar, çünkü bu olayların ne olduğuna daha
karar veremedi muktedirler. Daha 12 eylül rejimi ve 90 lı yılların faili
meçhulleri dosyaları da açılmayı bekliyor. Devletin kirli
örgütlenmeleri olduğu açık bir gerçekti. Benim şaştığım bunlar değil.
Aksi beni şaşırtırdı zaten. Bireysel tarihimde duyduğum, gördüğüm
bunların sağlamasıydı zaten..
İçimi acıtan, son
yaşanılan ölümlerden sonra kaçakçılığın cezasını öldürmek ve yok etmek
olarak algılayan, insanımsı tek hücrelileri sosyal medyada ortaya
çıkarması. Vicdanı tecavüze uğramış bireyler topluluğu olduk. Son
yaşanılan vahşet, ki bir teknik yanlışlık olarak adlandırılmaktadır, bu
cinayeti haber yapmaktan bile aciz medyanın ne kadar karaktersiz, ıvırıp
kıvıran muktedirlerin de ne kadar sahtekar olduğunu artık iyice ortaya
çıkarmıştır.
Kaçakçılık, sadece sınırdan sigara, çay,
mazot ve telefon kaçırmakla olmuyor. Vergisini ödemediğin her kuruş bir
çeşit kaçakçılıktır. Türkiye’de vergi kaçırılmasına göz yummayan insan
var mıdır acaba? Çalışanının skk’sını eksik yatıran şirketler, devlete
milyonlarca tl geçiren özel hastaneler, yurt dışından ucuz elektronik
eşya getirenler, gümrüklerdeki rüşvetler, ihalelerdeki yolsuzluklar.
Sistemin ortak dili ekonomik rant olmadı mı bugüne kadar?. Kocaman bir
rant ülkesi olduğumuzu nasıl unutabiliyoruz da kaçakçılığa ölüm cezasını
reva görebiliyoruz. Kurcalasak çoğumuzun geçmişinde bu pisliklere
bulaşmışlığımız da vardır.. fakat hiçbrimiz bu kaçakçılıklarımızın
cezasının bombalar ile parçalanmak olmadığını çok net biliyoruz.. tam
tersi haklı çıkarırız kendimizi. “Vergiler çok yüksek”,” herkes
yapıyor”. Falan da filan..
Yurt dışından gelen
arkadaşlarımızdan telefon istemeyi çok iyi beceriyoruz (misal, Iraktan
800 dolara iphone 4s getirebilirim dersem kaç kişi hayır der). Kaçak
içkileri bavullarda yurda sokmayı çok iyi beceriyoruz (10 dolara rakı da
getirebilirim mesela). Kendimize öyle yalanlar atmaya alışmışız, öyle
uyuşturmuşuz ki beyinlerimizi, göremiyoruz. Sistemin tam da istediği
gibi düşünüyoruz. Fakat işin içerisine kaçak olarak ekmeğini kazanmaya
çalışan insanlar girince herkes ithalat-ihracat konusunda uzman, ahlak
zabıtası kesilebiliyor. Bir de bu insanlar kürt olunca “vurun ulan
vurun” demeyi de vatanı sevmek olarak değerlendiriyor toplum. Irkçılığa
programlanmış yalakalar ordusuna döndük toplum olarak.. halkını
kaçakçılığa muhtaç eden sistemi eleştirmek yerine, kaçakçılık yapanlara
milyon dolarlık bombaları yakıştırıyoruz.. Bunları yaparken de tabiki
vatanı en çok sizler seviyorsunuz! ve de elhamdilullah müslümansınız!..
Türkiye'de
yapılan kaçakçılıkta, uyuşturucu ticaretinde kimlerin parmağı olduğunu,
işin nasıl yürütüldüğünü herkes çok iyi biliyor aslında.. Doğu'dan
giren eroin Edirne'den nasıl çıkıyor acaba! hiç düşündünüz mü? Pkk’nın
Meriç nehri yapılanmasının sallarla geçirdiğini düşünüyor olamazsınız
herhalde eroini..
Devlet eliyle kaçak benzine, mazota
göz yumulmadığını mı sanıyorsunuz? Sınır ticareti yapan tankerlerin
kocaman mazot depolarını bugüne kadar görmediniz de katır sırtına
yüklenmiş mazotları mı kaçakçılık olarak algılıyorsunuz. Bu vahşetin
tanıklarının anlattığı diğer hikayelere ise inanmak istemiyorum.
Bir
de istihbaratı amerika’nın verdiğini söyleyenler var, yakında işin
içine İsraili de katarlar ve işin içinden sıyrılırlar. Bu kadar mal bir
ülkemiyiz ki amerikanin oyununa gelip duruyoruz on yıllardır. Yoksa
kendi kirli işlerimizi aklamak için sorumluluğu başkalarına atmakta mı
çok başarılıyız.
ırkçılıktan beslenen paradigmanız
iflas edeli çok oluyor.. 30 yıldır savaş dışında çözülmesi için hiçbir
yolun denenmediği bir sorunu inadına kan dökerek ile çözmeye çalışmak,
hiçbir aklın ve ideolojinin kabul edebileceği bir ahlaka uygun değildir.
3 milyon oy almış bir partinin binlerce yöneticisini hapse atmak
“siyaseti bırak, başka yollarla mücadele et” demekten başka nedir ki?
Bir
zamanlar akp’nin devletin inkarcı dilini değiştirdiğini (ki kısmen
yaptı da bunu) ve kürt sorununa çözüm bulacağı inancını taşıyordum. Oy
verecek kadar değil ama iki oyum olsaydı ikincisini kendilerine
vereceğimi söylerdim. Sağlam kazık yediğimi şimdi fark ediyorum. Rejim,
hükümetlerden bağımsız olarak sorun çözmekten ziyade düşman yaratmak
üzerine kurulmuş..
Çok şey var söylenecek ama artık
benim “barış istiyorum”dan başka bir lafım yok. Ne dersem diyeyim, Hep
bir "ama"sı olacak insanların, şiddeti yücelten, herkesin hep bir
“ama”sı olacak.
Ölenlerin ailelerine sabır diliyorum..yüzlerce eve
ateş düştü.. devlete zaten on yıllardır küs olan bölge insanı artık
öfkeli de olacak. ve bu öfke için bütün haklı sebeplerini de savaş
yanlısı hödükler, militarizm yanlıları, statükocu cumhuriyetçiler, gülen
yardakçıları ve ırkçılar altın tepside sundu..
29 aralık 2011, lekelerle dolu türkiye cumhuriyeti
tarihine kocaman bir kara leke daha ekledi. cümleten geçmiş olsun. 10
yıllar sonra dileyeceğiniz özrünüzü de şimdiden münasip bir yerinize
sokabilirsiniz...