Tuesday 25 June 2013

Gezi Parkı Olayları

Erbil'den Gezi Parkı ve Sosyal Medya Gözlemlerim,

Ak Parti'nin antidemokratik uygulamalarını ve başbakan'ın itici, anlaşılmaz, kaba uslubunu eleştirerek başlamak istiyorum suç unsuru içereceği muhtemel, kimilerini kızdıracak, kimilerinin beklediklerini vermeyecek Gezi Parkı olayları analizime.

Öncelikle Gezi Parkı olaylarının bizi birbirimize yakınlaştırdığını düşünmüyorum.  (Toplumun hangi iki kesiminin birbirine yaklaşması gerektiğini düşünmek lazım öncelikle. Ulusalcılar ile milliyetçileri, AKP karşıtlığında daha da yakınlaştırmış olabilir. Tabi öncesinde ne kadar uzak oldukları da ayrı bir konu.)

Gezi parkındaki ağaçların kesilmemesi için orada toplanan ve de eylemi daha fazla özgürlük, şehircilik, çevrecilik, adalet ve hak için talep edenlerin arasında zaten bir uzaklık varmıydı ki? Bu güzel insanlar hali hazırda barış isteyen, demokrat, toplumun tüm kesimlerine saygılı, hiç kimsenin askeri olmak istemeyecek kadar akil insanlar değiller miydi?

Gezi parkı olayları sonrasında oluşan ortamın Kürt sorunu'nun çözümüne katkı sağlayacağını söyleyenler de var. Bu düşünceye de katılmıyorum. Geçmişte yaşanmış bir olayın, iki farlı yansımasını aktarmak istiyorum sosyal medyadan. Hatırlarsanız BDP İstanbul milletvekili Sabahat Tuncel bir eylemde polise tokat atmıştı ve günlerce sevgili medyamızda olay olmuştu bu hareket. Arkadaş listemde bulunan iki arkadaşım bu olayı paylaştı. İki farklı düşünceye ait iki paylaşım;

             İlki,       "teröristten tokat yiyen polis, halkına acımasızca saldırıyor!"
             ikincisi,  "şimdi anlayabiliyor musunuz neden polisin tokadı hakettiğini? "

(cümleler birebir aynı olmayabilir, affola).

Bu iki yorumu akıl ile düşünmek ve analiz etmek lazım. Eminim iki yorumu da beğenenler bile olmuştur. İkisi de Ak Parti karşıtlığı vesilesi ile polis karşıtlığını desteklediği için beğenilmiştir ama, fazlası bize bile trajik kaçar diye düşünüyorum iyi niyetle.

Gelelim kolluk kuvvetlerini zulmüne. Bu zulümlere neden bu kadar çok şaşırıldığını bir türlü anlayamıyorum. Bizim devlet geleneği değil midir karşıt olduğuna şiddet uygulamak? Sanki kolluk kuvvetlerimiz sadece Ak Parti iktidarı zamanında ceberrutlaşmış gibi bir algı var toplumda. Hadi 20 yaşını geçmemiş  gençliğin bu haklı algısını anlayabilirim ama yaşı 30'u geçenler Türkiye'de uygulanan ilk devlet şidddeti olmadığını bilmezler mi gezi parkı olaylarının?

12 eylül yıllarını, 90'lı yılların karanlık güneydoğu'sunu, Vedat Aydın'ın cenza törenini, faili belli faili meçhulları,  Manisalı gençleri, 1996 yök olaylarını, "hayata dönüş" adı altında 1999'da cezaevlerine yapılan ölüm operasyonlarını, daha dünkü Roboski katliamını ve daha belki binlerce benzer olayı çok yakın zamanda yaşamadı mı toplum..

Neden sustuk? Bu yaşananlar orantısız şiddet değil miydi devlet tarafından uygulanan?

Hadi bir halt edip sustuk!. Daha da önemlisi gelecekte de susacak mıyız? "öteki" olarak adlettiğinin yanında da tenceren ile çıkacak mısın balkona? facebook'da paylaşımlar yapacak mıyız? şimdi öteki olanı yanında istiyorsun ama o zaman hak ve adalet için adım atacak mısın sokağa?  Yoksa sadece popülist devrimci duyguları kabaran bir kalabalık olarak gezi parkı maceralarınla mı var olacaksın?

Kusura bakmayın ama ben polis şiddetine karşı olma durumunda iki yüzlülük ve bencillik yapıldığını çok açık gördüm.

Aslında olay sadece Polis şiddetine karşı iki yüzlü olmak da değil. Yargıyı eleştirirken de iki yüzlü davrananlar olduğunu düşünüyorum. Ülkenin kimi yerlerinde polise taş atan çocuklara yıllarca hapis cezası verildiğini biliyor muydunuz acaba? facebook'u çok takip etmiyorum ama şimdilerde günlerdir kopyala yapıştır paylaşım yapanlar, insan hakları savunucusu, devrimci, özgürlükçü kesinlenler hiç düşüncelerini dile getirmişlermiydi acaba o zamanlar?

O zaman ki sessiz kalabalığa sitem eden bir arkadaşımın durum güncellemesini aşağıda;

"Diyarbakı'da polise taş atana terörist, İstanbul'da taş atan devrimci denir "

Haksız mı sizce? Tahmin edebiliyor musunuz bu çocuklara hapiste nasıl davranılabileceğini sevgili polislerimiz tarafından? ya da şimdilerde eleştirdiğimiz medya bu çocuklardan hiç bahsetti mi? Sahiden de medyanın nasıl manipulasyon yaptığını ilk defa penguen olayı ile mi fark ettiniz? bu kadar mı hödükleştik? yazarın teki utanmadan twitter'da "yani şimdi biz kürtleri bu medyadan mı izledik yıllarca" (gibi birsey) diyecek kadar da alık olabiliyor..

Sanırım KCK davalarına değinmek lazım yargıdan bahsederken. Neredeyse bütün teşkilatı  (son sayıyı takip edemedim ama binlerce olduğunu biliyorum) hapiste olan BDP'lilerin haklarını savunmayıp, düşünce özgürlüğü kapsamına almayıp, Ergenekon Tutukluları'nın haksız yere içerde olduklarını söylemek "ahlaklı" bir söylem midir ? Ülkenin yargı sisteminin çöktüğünü şimdi mi fark ettiniz?  Neredeydi adalet arayan hukukçular Hrant Dink ve Pınar Selek davaları görülürken? Kimilerine özel hapishane koğuşları inşaa edilirken, kimi katiller yargılanmadan ortalıkta dolaşırken, gencecik çocuğun kolunu kameralar önünde kırarken sivil polis neredeydi Çağlayan adliyesini dolduran avukatlar?

Sahiden de Halk Tv neredeydi yıllardır? 

Ben kimsenin acısını, yediği dayağı, yattığı hapisi, rengini, cinsiyetini, dilini ve de aidiyetini kıyaslamıyorum. Sadece kendine demokrasi, hak, özgürlük ve güç istemenin ahlaklı bir istek olmadığını biliyorum. Ve de politik ahlak sahibi olmayan ideolojilerden bir hayır gelmeyeceğini de çok net biliyorum. Üstüne toplumun %50 sini aşağılayanların paylaşımlarını gördükçe "ahlak" kavramını sorgulamamak elde değil.

Sadece "kendine" isteyenlerin gücü elde ettiğinde başımıza neler getirebileceğini hep birlikte görüyoruz. 

Demokrasimizin ödediği bedellerden biridir Gezi Parkı olayları. Uzun vadede kazanımları olacağını  da düşünüyorum.. (Kazanım olarak da, bir milliyetçi chp, pardon pardon! cephe hükümetinden bahsetmiyorum. Yanlış anlaşılmayayım). Varoluşundan beri ilk defa meydanlarda sistem eleştirisi yapan milliyetçi, ırkçı temeller üzerine kurulu ideolojilerin evrensel değerlere saygılı bir yönetim şekli benimseyeceğine asla inanmıyorum.

12 Eylül Anayasasını bile değiştirememiş 33 yıllık, adı sivil, tüm geçmiş iktidarlarımızın ................. canı sağolsun..

Tek dileğim barış sürecinin en az etkilenmesi..