Friday 1 October 2010

Bir Bengi Bağlama Üçlüsü konserinin daha ardından

Millet istediği kadar "hep aynı işte, gelmeye gerek yokmuş" desin; Bengi, bence yeri doldurulmaz işler yapıyor. Ülke çapında tanınan, özellikle bağlamaya ilgi duyan herkesin bildiği ve bu kadar uzun süredir var olan başka bir grup yok. Tarz, bir parçayı dinlerken daha ilk saniyesinden kimin çaldığını tanımamızı sağlayan şey, bir kimlikse; o kişinin (veya grubun) sürekli dinleyicileri için aynı zamanda bir sıkkınlık, kendisi için baş belasıdır. Hızla değişen ve sanatsal işlerin peynir ekmek gibi tüketildiği müzik piyasasında yapımcıların da ilginçlik adına değişmesini istediği bir şey. Bana göre onca emekle oluşturulan bir tarzda söylemekte ve çalmakta ısrar etmek muhafazakarlıktan öte bir işini iyi yapma ve alanında derine inme becerisidir. Yenilik de pek âlâ farklı çatılar veya müzikal gruplar altında sürdürülebilir.

"İyi ki varsın Bengi!" demek istiyorum özetle. Bilhassa orta anadolu halaylarını bu gruptan daha hissederek ve hakkını vererek icra eden yok. Sırf bu spesifik başarı bile bir grubun müzik tarihine alanında en iyi icracılarından biri olarak geçmesi için yeterli.

Bir kısa da özet geçecek olursak: iki bölümlük konserin ilk kısımda orta anadoludan parçalar ağırlıktayken ikinci kısmında Musa Eroğlu gruba eşlik etti ve klasik parçalarını dayadı (Var git ölüm, Mihriban, vs.), Bahar'ın demesiyle "otomatiğe bağladı".

Ben Okan Murat'ın konuşmalarını çok düzeyli, aynı zamanda eğlenceli ve içten bulurum. Özellikle Semahlar, Abdallar, Zeybekler adları verdikleri temalı konserlerinde çok daha yerinde ara-konuşmalar yapıyordu. Fakat dün, kendisi ülke gündeminin kaotik halinden iyice bunalmış; parçalar arasında bu yönde 'dokunmatik' geçişler yaptı. Bu kadar derdi tasayı bünyemiz kaldırmaz, ilacı da rakıdır diyerek özetledi :)

İkinci yarı söz Musa dedeye gelince kendisinin hitabetteki kabızlığını bildiğimizden "ahanda yandık" dedik. Neyse, bir takdimden sonra başladı konuşmaya, bir "bayıt edebiyatı"dır gitti. Müziği teknolojiyle ilişkilendirmeyi denedi, derken gençler bizim umudumuz olayına girdi. Kurtuluş, o sırada başını ellerinin arasına almış yere bakıyordu. Birkaç deyişten sonra ikinci bir parça arası konuşması denerken bu sefer yemek konusuna daldı bi şekilde "hani onun sosu olur ya..." falan diye kasım kasım kasarken Okan Murat, "dede bırak sosu mosu şimdi" diye araya dalınca salon kahkahadan inledi. Sanırım konserin en eğlenceli anı buydu :)

Unutmadan, konserin ikinci komik anı Okan Murat'ın Ankaralı Turgut bahsiydi. "Şimdiye kadar hiç sevmezdim Ankaralı Turgut'u ama artık çok seviyorum" dedi. Bence de bu çıkışı gerçekten takdir etmek lazım. Yani, kaymak lazım:




1 comment:

  1. cok guzel amlatmissin bulut. orada sizlerle olup dinlemek lazimmis ustalari.

    ReplyDelete